Başta peygamberler olmak üzere bütün velîler, sâlihler ve sâdıklar; darlıkta ve bollukta, kederde ve sevinçte dâimâ Allah’a duada ve istiğfarda bulunmuşlardır. Zira dünya üzerinde hiçbir kul yoktur ki duaya ve tevbeye ihtiyacı olmasın.
Sevgililer sevgilisi Hz. Peygamber (s.a.v) bile daima dua ve istiğfarla Allah’a yakarışta bulunmuştur.
«Allâh’ım! Beni bağışla ve tevbemi kabul buyur! Çünkü Sen tevbeleri çok kabûl eden ve çok merhamet edensin.» dediğini saymıştık.” (Ebû Dâvûd)
Neden istiğfar edilmeli?
İstiğfar, kişinin kusurunun bağışlanmasını Allah’tan istemektir. Allah Gufran’dır. Affedicidir ve merhametlidir. Şüphesiz Allah’ın merhameti, kulun günahlarından çok daha fazladır. Bir kimse günahını Allah’ın merhametinden büyük görmemelidir. Kul günah işler, pişman olur, Gaffar olan, merhameti yüce olan Allah affeder.
Allah’a şirk koşmak dışında tüm günahlar affedilir
Kutsî bir hadise göre Cenâb-ı Hak, kendisinin özel olarak koruduğu kimseler hariç bütün insanların hatalı olduğunu bildirmiş, bu sebeple zâtından mağfiret dilenmesi halinde kusurları bağışlayacağını vaad etmiştir.
Kur’an’a ve sahih Hadislere göre, Allah’tan samimiyetle mağfiret dilenmesi halinde şirk dışındaki bütün günahların affedileceği belirtilmektedir. Bununla birlikte diğer bazı naslar göz önünde bulundurulduğunda kul hakkının bağışlanmayacağı anlaşılır, zira bu hakkın sahibi Allah değil kuldur. Ayrıca bağışlanma talebi bir nevi tövbe niteliği taşır. Tövbenin kabul edilmesi için de bazı şartların gerçekleşmesi söz konusudur.
İstiğfar edenlere müjde!
Mağfiret kelimesi bir yerde “başkasının kusurunu görmeme” anlamında insana, (el-Bakara 2/263), yirmi yedi âyette de Allah’a nisbet edilmiştir.
İstiğfar nedir, nasıl getirilir?
İstiğfar, hatadan pişman olmak ve Yaradandan af dilemektir.
Tevbe, Hakk’a dönüş demektir. Hakk’ı unutan ya da O’ndan gafil olan bir kulun, girdiği yanlış yolun farkına varıp yüzünü ve gönlünü Rabbine yöneltmesi ve affını dilemesidir. Böyle bir kulun kalbi büyük bir nedâmetle, için için yanar ve ılık gözyaşlarıyla Rabbine gönlünü açar. İşte bu yanış ve pişmanlık “tevbe”dir. Ardından af dilemek için kalplerden taşan niyazlar da “istiğfar”dır.
Günahlardan bağışlanmak için en kısa istiğfar şu şekilde getirilir:
“Estağfirullah El Azim.”
Anlamı:
“Şânı pek yüce olan Allah’tan bağışlanmamı diliyorum.” ifadesidir.
Büyük tevbe duası nasıl okunur, anlamı nedir?
Arapça:
Anlamı:
“Mağfiretini talep ediyorum Allâh’ım! Bağışlamanı diliyorum Rabbim! Kusur ve günahlarımdan beni tertemiz kılmanı istiyorum Yüce Mevlâm!
(Bir aciz kul olarak ben) Kerîm olan, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan, dâimâ diri (el-Hayy) ve her şeyin kendisiyle ayakta durduğu ve varlığını sürdürdüğü (el-Kayyûm) Yüce Rabbimin mağfiretini (bağışlamasını) niyaz ederim. O’na yönelir ve Yüce Zât’ından bizlere tevbe, mağfiret ve hidâyet lutfetmesini talep ederim. Zira tevbeleri kabul eden ve kullarına son derece merhametli olan O’dur. Kendi nefsine zulmeden ve ölmeye de, hayatta kalmaya da, yeniden dirilmeye de kendi iktidârı olmayan aciz bir kul olarak Rabbime tevbe ederim.”
Kul, “Estağfirullah” sözü ile hatasının farkında olarak, Cenâb-ı Hak’tan hiçlik duygusu içinde bağışlanmayı isterken, yine Hz. peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den nakledilen “Seyyidü’l-İstiğfâr” sözleri ile de Rabbine, yeniden bir kulluk sözü verir. Diğer bir ifadeyle “Elest bezmi”ndeki ahdini tazelemiş olur.
Seyyidü-l İstiğfar duası nedir, nasıl getirilir?
Arapça:
“Ey Allâh’ım! Sen benim Rabbimsin. Sen’den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Sen’in kulunum. Ve ben îmân ve ubûdiyetimde/kulluğumda gücüm yettiği kadar Sen’in ahd ü misâkın üzereyim. Yâ Rabbi! Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım. Sen’in bana ihsân ettiğin nimetleri ikrar ve îtirâf ederim. Kendi kusur ve günahlarımı da ikrar ve îtirâf ederim. Yâ Rabbi! Sen beni af ve mağfiret eyle. Zira Sen’den başkası günahları af ve mağfiret edemez.” (Buhârî, Deavât, 2, 16)