TBMM Genel Konseyi’nde bugün 2023 Yılı Merkezi İdare Bütçe Kanunu Teklifi’nin hususları görüşülmeye devam ediyor. CHP Küme Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, 16. husus üzerine kelam alarak şunları söyledi:
“BUNUN KONUŞULMASINDAN RAHATSIZ OLANLAR, BUNUN YAŞANMASINDAN RAHATSIZ DEĞİLLER”
* Dün 6 yaşında bir çocuğun uğradığı adaletsizliği konuşuyorduk, bugün Türkiye’nin en büyük kentinin belediye liderin uğradığı adaletsizliği konuşuyoruz. 20 yıldan beri yaşanan adaletsizlikleri aslında hafızamızda çok gerilerde bırakıyoruz fakat 6 yaşındaki bir çocuk, sanki sahiden, kendi yaşadıklarını unutabilecek mi? Bu yaşadıkları ile hayata tutunabilecek mi? Sanki adalet arayışı şayet istendiği üzere olmazsa, onun içini soğutmazsa bu yavru, başkaları için verdiği çabada kanatlarını tekrar çırpabilecek mi?
* Artık adaletten bahsederken kalplerin ne kadar soğuk olduğunu, bu yavrunun adalet arayışında onun için haykıranlara ‘Siyaset yapmayın’ deme cüretini gösterenlerin ne kadar bu evlatların acısının üstünü örtbas etmek için çırpındıklarını görünce sahiden şaşkınlık içindeyim. Bunlar konuşulurken gülümseyebiliyorlar, bunlar konuşulurken hakikaten laf atabiliyorlar.
* Şöyle düşünün; kıyamadığınız bir yavrunuz, üstelik de kız evladınız, annesi tarafından saçları taranarak, yaşı ondan kat be kat büyük bir adama bayan olarak teslim ediliyor. Bugün tutuklanma kararı çıkan o baba, bunun bu türlü olmasını istiyor. Bunun konuşulmasından rahatsız olanlar, bunun yaşanmasından rahatsız değiller.
“NE OLDU TÜRKİYE’YE, NE OLDU VİCDANLARIMIZA, NE OLDU İNSANLIĞIMIZA”
* O evladın o konuta vardığı günden itibaren çaresizliğini düşünün. O evladın korkusunu düşünün, çırpınışlarını düşünün, o adamın kendisini bayan olarak gördüğü saatleri düşünün. Kendi evlatlarımızı bir düşünü. Hiçbir baba ve anne, hiçbir insan dünyada, bu türlü bir şeyi vicdanına sığdırabilir mi nitekim? Fakat sığdıranlar olmuş.
* Bundan tam 2 yıl evvel, kendisi daha çocuk lakin, 17 yaşında dünyaya getirmek zorunda olduğu için kucağındaki çocuğu ile adalet çırpıntısı içerisinde vicdanlara seslenen evlat, kanunlara başvurmuş. Bundan tam 2 yıl evvel Aile Bakanlığı, yalnızca ‘Onu müdafaaya aldık’ diyor. Bugün TBMM’de bayan olan bir Aile Bakanı, ‘Daha ne yapabilirdik’ diyor.
* Bugün yaptıklarınızı yapabilirdiniz. Kabahat duyurusunda bulunabilirdiniz, o evladımızla ilgili. İktidarınızı kullanıp o savcının aldığı karara itiraz edebilirdiniz. Zira savcı, bu şikayet ile ilgili, 20 yıl evvel Adalet Bakanlığına bağlı savcı, nasıl bir babadır bilmiyorum, nasıl bir insandır, vicdanı vardır bilmiyorum, ‘Bununla ilgili kovuşturmaya gerek yoktur’ demiş.
* Bu nasıl bir adalet? Ne oldu Türkiye’ye, ne oldu vicdanlarımıza, ne oldu insanlığımıza? Bu çocuk, Sıhhat Bakanlığı’nın bir kısmında, kendisi 14 yaşında olduğu halde 21 yaşında gösterebilmek için, birileri tarafından öbür bir bayan o çocuğun yerine geçilerek kemik yaşı büyük gösterilmesi için Sıhhat Bakanlığı tarafından göz yumulmuş.
* Bugün ortadan 2 yıl geçince diyorlar ki ‘Hayır, o çocukla ilgili soruşturma açıyoruz, o savcı ile ilgili soruşturma açıyoruz. Bakalım neymiş?’. Neden? Zira Timur Soykan denilen bir gazeteci, o çocuğun feryadını almış, tüm kamuoyuna duyurmuş. İşte biz onun için, bağımsız gazeteciler değerli diyoruz. Biz onun için, bir basın, güçler ayrılığının dördüncü gücüdür diyoruz.
* Timur Soykan’ın yazısı, kızın çığlığı olarak bayanlarımız tarafından kucaklanmış, onlar seslerini yükseltmişler. Daha sonra adalet yürüyüşünü Ankara’dan İstanbul’da sürdüren, o zamanki çıkışı akademisyenler ve siyasetçiler için olan, ancak bugün gelinen noktada utanç verici bir durumla ilgili Kemal Kılıçdaroğlu, arkadaşlarını toplamış ‘Biz asla bu türlü bir şeyde sessiz kalamayız, birlikte Adalet Bakanlığı’na gidiyoruz’ demiş.
* Tüm dünyaya duyurmak için. Ne olmuş? Birden AKP iktidarı, bununla ilgili harekete geçmiş. Savcılık hata duyurusunda bulunmuş, Aile Bakanlığı, aklına gelmiş, müdahil olmuş. 2 yıl ortadan sonra müdahil olmuşlar. Artık o baba ve o koca, nasıl baba ve koca ise bugün hakimin karşısına geçmek üzere haklarında süreç yapılıyor.
* Allah şahidimdir, bugün burada ülkemin bütün beşerlerine seslenerek diyorum ki bugün Ekrem İmamoğlu için vermiş olduğumuz uğraş, aslında bir adalet uğraşıdır. Lakin aslında kimsesiz, mahrum, çaresiz bırakılan Türkiye’nin çocukları içindir adalet çabamız. Aslında bugün Ekrem İmamoğlu için verdiğimiz uğraş, Ekrem İmamoğlu içindir; lakin şiddete uğrayan bayanlarımız, hor görülen bayanlar, meskende her türlü şiddete uğrayan bayanlar içindir adalet arayışımız. Allah şahidimiz olsun, bundan asla ancak asla vazgeçmeyeceğiz. Hiçbir biçimde vazgeçmeyeceğiz, hiç durmayacağız. İşte tam da söylediğimiz budur.
“BİZ, İKTİDARA GELDİĞİMİZDE, İNSANLIK ONURUNU KORUYACAĞIZ”
* Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da yaptığı toplantıda, bir tek söz geçiyor satırlar ortasında, ‘İnsanlık onuru’ diyor. Biz, iktidara geldiğimizde, insanlık onurunu koruyacağız. Şahısların onurunu koruyacağız. ‘Onlar, bu güzelim Türkiye’de, güzelim Anadolu topraklarında onurlu bir formda, hak ettikleri ömürle yaşayacaklar’ diyor. ‘Onun için birinci evvel adaleti tesis edeceğiz’ diyor. Birinci evvel adalet olacak ki bu topraklarda, yavrular bu türlü şeylere muhatap olmasın.
* Birinci evvel adalet olacak ki bu topraklarda, bu milletin seçim ile getirdiği liderler, bunlar siyasi kararlarla misyonlarından alınmasın. Lakin evladımıza sesleniyorum buradan. Sen hiç merak etme, sen sanıyor musun ki bu bir avuç iktidar senin sesini kısabilir. Geride koskoca Türkiye var. Bayanlarımız var, gençlerimiz var, vicdanı kanayan insanlarımız var. Sen hiç üzülme. Sana hiçbir şey demiyorum Ekrem İmamoğlu, sen aslında bu çabayı veriyorsun. Biz daima birlikte bu çabayı vereceğiz.” (ANKA)